Güneşin ilk ışıkları otobüsün penceresine vurduğunda yaşlı adam gerinerek uyandı yanımda. “İyi uyumuşum” dedi. “Yolun sonunda dinç olmalıyım”. “Yolun sonu mu?” diye sordum hayretle. “Geldik mi yani inecek miyiz?” Adam gülümseyerek baktı bana. “Sen değil” dedi… “Ben iniyorum”. Gözleriyle işaret ettiği tarafa baktığımda, bir gün önce hayal meyal görülen dağ sırasının elini uzatsan tutacak kadar yakınına geldiğimizi gördüm pencereden. “Seninle” dedi “Bir değiş tokuş yapmak istiyorum”. Şaşırmıştım. “Ne değiş tokuşu” diyebildim yanıtını almaktan korkarak. “Sana benim bavulumu bırakacağım” dedi adam. “Uzun bir yolculuk için gerekli her şey var içinde” dedi. “Seninkini de ben almak istiyorum” diye devam etti. Öfkelendim. “Olmaz!” diye bağırdım. “Benim uzun bir yolculuk yapmaya niyetim yok. Uygun bir durakta inip, geri döneceğim”. Bütün otobüs bir anda gülmeye başladı. Yeni binenler de eski yolcuların kahkahalarına nedenini bilmeden katılıyorlardı. “Niye gülüyorsunuz yine!” diye haykırdım. Yaşlı adam sakince konuştu “Hiçbir durakta geri dönüş bileti satılmaz delikanlı” dedi. Sadece gidiş bileti vardır. Ama ineceğin durağı sen bulursun.”